Ali Saip Bey Kimdir?

Milli Mücadele Dönemi’nin en önemli kahramanlarından bir tanesi olan Ali Saip Bey kimdir? Eğer bu soruya bir cevap arıyorsanız, yazımızın devamını okuyarak Ali Saip Bey hakkında daha detaylı bilgi sahibi olabilirsiniz. 

Ali Saip Bey, Milli Mücadele Dönemi’nin önde gelen kahramanlarından biridir ve hem 1. Dünya Savaşı hem de Trablusgarp Savaşı’nda görev yapmış bir askerdir. Ayrıca, Anadolu’nun işgaline karşı yapılan vatan savunmasında da yer almıştır. Urfa Kuva-yi Milliye Komutanı olarak görev yapmış ve bölgedeki Fransız işgaline karşı mücadele etmiştir. Peki, Ali Saip Bey kimdir? Ali Saip Bey hangi cephelerde savaşmıştır? Gelin, bu soruların ve daha fazlasının cevabını detaylı olarak beraber inceleyelim. İşte, Ali Saip Bey’in hayatı… 

Ali Saip Bey’in Hayatı 

Ali Saip Bey, tarihte önemli savaşlarda yer almış ve özellikle Milli Mücadele döneminde gösterdiği kahramanlıklarla tanınmış önemli bir kişiliktir. Anadolu’nun işgaline karşı verilen mücadelede önemli roller üstlenen Ali Saip Bey, özellikle öğrenciler ve tarihle ilgilenen kişiler tarafından öğrenilmesi gereken önemli bir isimdir. İşte, Ali Saip Bey hayatı kısaca… 

Ali Saip Bey Kimdir?Ali Saip Bey Kimdir?

Ali Saip Bey kimdir? Sorusuna kısaca şu şekilde cevap verilebilir: 1887 ve 26 Eylül 1939 tarihleri arasında yaşayan Ali Saip Bey Revandiz / Kerkük’de dünyaya gelmiştir. 52 yaşında Adana’da vefat eden Ali Saip Bey, Türk asker ve siyasetçidir. 

Ali Saip Bey kimdir? Sorusunun en detaylı cevabını bu başlığımız altında bulabilirsiniz… 

Ali Saip Ursavaş, Milli Mücadele döneminin önde gelen kahramanlarından biridir. Hem Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde hem de Cumhuriyet döneminde görev almış bir askerdir. Anadolu’nun işgaline karşı verilen mücadelede önemli roller üstlenen Ali Saip Ursavaş, cesareti ve vatanseverliği ile tanınmıştır. 

Ali Saip Ursavaş, Irak’ın Revandiz şehrinde 1887 yılında dünyaya gelmiştir ve Emekli Teğmen Emin Efendi’nin oğludur. Harp Okulu’na kaydolan ve 756 sicil numarası ile mezun olan Ali Saip Ursavaş, süvari subayı olarak görev yapmıştır. Diplomasında kısa boylu, buğday tenli ve siyah gözlü bir kişi olarak tarif edilen Ali Saip Bey, daha sonra 14 Aralık 1905 yılında Harp Akademisi’ne kaydolmuştur ve Ekim 1912 tarihinde üsteğmenliğe terfi etmiştir. 

1913 yılında jandarma sınıfına geçen Ali Saip Ursavaş, 1 Mart 1917’de yüzbaşı rütbesine terfi etmiştir. Ali Saip Bey, daha sonra 28 Şubat 1924’te binbaşı rütbesine yükselmiştir. Ali Saip Ursavaş, askerlik hayatında güçlü, vatansever ve cesur bir subay olarak öne çıkmıştır. Trablusgarp (Libya) ve Bingazi’deki savaşlarda 8. Kolordu 1. Süvari Bölüğü’nde gösterdiği üstün cesaret nedeni ile 5. dereceden Mecidî Nişanı’na layık görülmüştür. Ayrıca Ali Saip Bey’in Balkan Savaşları’ndaki cesareti ve başarısı da 4. dereceden Mecidî Nişanı ile ödüllendirilmiştir. Ali Saip Ursavaş ayrıca, bir yıl kıdem zammı ve çok başarılı askerlere verilen harp madalyasını almaya hak kazanmıştır. Trablusgarp Derne’de, Ali Saip Ursavaş, Mustafa Kemal Atatürk ile tanışma fırsatı da bulmuştur. 

Deyrizor Mutasarrıfı, Dâhiliye Nezaretine gönderdiği 24 Şubat 1918 tarihli ve 43 sayılı yazısında, Yüzbaşı Ali Saip Bey’in, sancak bölgesindeki halk ve aşiretler üzerinde büyük etki sahibi başarılı bir subay olduğunu belirtmiştir. Bu neden ile, binbaşı rütbesine terfi ettirilerek (Deyri)Zor Jandarma tabur Komutanlığı’na atanması önerilmiştir. Ancak yüzbaşılıkta asgari bekleme süresi dolmadığından Ali Saip Bey, binbaşı rütbesi için bekletilmiştir. 

Deyrizor Mutasarrıfı, Harbiye ve Dahiliye Nezaretleri’ne 23 Eylül 1918 tarihinde gönderdiği 4771 sayılı yazıda, Zor Sancağı Jandarma Alayı Katırlı Süvari Taburu 3. Bölük Komutanı olan Yüzbaşı Ali Saip Bey’in, başarılı olduğu eşkıya takibi yanında İngiliz Casusu Lawrens’in faaliyetleri ile İngiliz altınlarıyla düşman tarafına geçmiş olan Aneze Aşireti’ni bu kararından vazgeçirip Osmanlı egemenliğine döndürmesindeki çabası ve başarısı nedeni ile, kendisine üç yıl kıdem zammı verilmesi önerisinde bulunmuştur. Bu öneri, adı geçen nezaretler tarafından uygun bulunmuş ve Yüzbaşı Ali Saip Bey’e üç yıl kıdem zammı verilmesi kararlaştırılmıştır. 

Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin yenilgisi ve Mondros Mütarekesi’nin imzalanması ile Türk kuvvetleri belirlenen bir sürede Anadolu’nun iç kesimlerine çekilmek zorunda kaldı. 6. Ordu Karargahı, Fırat Grubu’na bağlı olan Deyrizor Seyyar Jandarma Müfrezesi Yüzbaşı Ali Saip Bey’in komutası altındaydı. Geri çekilme emrinin birliklere hızla ulaştırılması ve İtilaf Devletleri kuvvetlerine esir düşülmemesi gerekiyordu. Yüzbaşı Ali Saip Bey, kıtasına bu emri ulaştırmayı başardı. Kendisi ile birlikte iyi eğitilmiş, savaşın zorluklarına alışkın yüz kadar jandarma birliğiyle Adana’ya gelmiştir. 

Ali Saip Bey Kimdir?Ali Saip Bey Kimdir?

Adana, Ermenilerden oluşan Doğu Lejyonu ve ordularındaki Ermenilerin işgali altındaydı. Fransızlar, göç ettirmeyle (tehcirle) Adana’dan uzaklaştırılanlar yanı sıra, hiç ilgisi olmayan insanların da bulunduğu iki yüz on sekiz binden fazla Ermeni’nin bölgeye yerleşmesine izin vermişti. Ermeniler, satmış oldukları eşyaları, evleri ve arazileri Türklerin zorla ellerinden aldığını iddia ederek yalancı tanıklar ile geri almaya çalışmışlardır. Yüzbaşı Ali Saip Bey, Kadirli İlçe Jandarma Bölük Komutanlığına atanmıştır. Fransız İşgal Yönetimi, bölgenin idarî yönden Ermenileştirilmesi politikası ile, Türk ve Müslüman halkın silah taşımasını ve evlerinde bulundurmasını yasaklarken, Ermenileri silahlandırmıştı. Fransız subay ve askerleri ile Ermeni devriyeleri, Türk halkının parasını ve değerli eşyalarını alarak evlerini yakıp yıkıyordu. Fransız İşgal Yönetimi, Adana İl Jandarma Alay Komutanı Yarbay Haşim Bey’i tutuklatarak, Suriye kıyısına yakın bir adaya (Avrat Adası) sürgün etmişti. Bu arada, Yüzbaşı Ali Saip Bey, Baltacı Mustafa adlı bir eşkıyanın kurşunu ile yaralanmıştı. Görevi sırasında yaralandığı için Fransız İşgal Komutanı Brémond tarafından Fransız hastanesinde tedavi edilmiştir. Ali Saip Bey bir ay sonra iyileşerek Kadirli’deki görevine geri dönmüştür. 

Fransız işgal yönetimi, o dönem verdiği bir emir ile, ilçelerdeki Türk jandarmaların bir kısmını terhis etmeyi ve yerlerine Ermeni jandarmaları almayı istemişti. Kozan Jandarma Tabur Komutanı Binbaşı Osman Nuri Sarol, halkı silahlandırdığı ve Fransızlara karşı bir direniş hareketi organize ettiği gerekçesi ile görevinden alındı ve yerine Yüzbaşı Ali Saip Bey atandı. Kuva-yı Milliye’nin Develi’deki faaliyetleri, Kozan’daki Fransızlar tarafından takip edilmiş ve öğrenilmişti. Feke İlçesi Belediye Başkanı Cezmi Çetinel, bir Türk olmasına rağmen, Fransız ajanı olarak Develi ve Kozan’daki adamları vasıtası ile öğrendiklerini onlara aktarıyordu. Kozan Jandarma Komutanı Yüzbaşı Ali Saip Bey ile de irtibat halindeydi. Ali Saip Bey, Fransızlara kendisini Türk düşmanı Revandızlı bir Kürt olarak tanıtmış, Türk köylüleri ile çatışmaya girmiş, Andırınlı Baltacı Mustafa tarafından yaralanınca, kanını Fransızlar uğruna akıtan bir kahraman olarak gösterilmişti. 

Fransız işgal bölgesinde kendini kabul ettiren ve geniş bir haberleşme ağı kuran Ali Saip Bey, Ermeni çetelerini emrine almış, Türkler aleyhindeki bazı Çerkez ve Kürtleri de milis kıyafeti ile gönüllü yapmıştı. Türk memurlardan isteğine uygun davrananları görevde bırakırken, diğerlerini kovdurmuştu. Kozan Jandarma Tabur Komutan vekili Binbaşı Arap Haşim’e vekâleti sırasında, işgalci Fransızlar ile Ermenilere karşı ilk direniş hareketleri başlamış, bölgede faaliyetine başlayan Kilikya Umum Kuva-yı Milliye Komutanlığı da Gizik Duran ve on üç çete arkadaşı ile irtibat kurarak milli harekete katılmalarını sağlamıştı. Cezmi Bey, gerçekte bir hain olmayıp sadece korktuğundan Fransızlar için çalışıyordu. Develi ve Kozan’daki adamları vasıtası ile öğrendiklerini Fransız ajanlarına aktarıyordu. Kuva-yı Milliye Komutanlığının yayımladığı bildirilerde, Gizik Duran çetesinin öldüreceği isimler arasında kendisi ile Ali Saip Bey’in adını görmüş ve korkmuştu. Ali Saip Bey de, çete elemanlarının aileleri ile köylerine verdiği zarar nedeniyle kendisinden intikam alınacağı haberlerini duyuyor, Baltacı Mustafa’dan yediği kurşun aklına geldikçe korkusu artıyordu. Ali Saip Bey, bu düşünce ile yakın arkadaşı Cezmi Bey’e, Kuva-yı Milliye ile irtibat kurması için yetki vermekle birlikte önce Kuva-yı Milliye’yi oyalama taktiği güttü.  

Ali Saip Bey, Kozan bölgesinde kendini kabul ettirerek geniş bir haberleşme ağı kurmuştu. Ermeni çetelerini emrine alarak Türkler aleyhindeki Çerkezlerle ve bazı Kürtlerden milis kıyafeti ile gönüllü yapmıştı. Türk memurlardan isteğine uygun davrananları görevde bırakırken diğerlerini kovdurmuştu. Yüzbaşı Ali Saip Bey, Kozan Jandarma Tabur Komutan vekili Binbaşı Arap Haşim’in yerine geçtiğinde, işgalci Fransızlara ve Ermenilere karşı ilk direniş hareketlerini başlattı. Ayrıca bölgede faaliyet gösteren Kilikya Umum Kuva-yı Milliye Komutanlığı ile Gizik Duran ve on üç çete arkadaşıyla irtibat kurarak milli harekete katılmalarını sağladı. 

Cezmi Bey aslında bir hain değildi, sadece Fransızlar için çalıştığı için korktuğundan Kuva-yı Milliye Komutanlığı’nın yayımladığı bildirilerde adının geçtiğini görünce endişelenmişti. Ayrıca, çete elemanlarının aileleri ve köylerine verdiği zarar nedeniyle Ali Saip Bey de intikam alınacağı haberlerini duyuyor ve Baltacı Mustafa’dan aldığı kurşun nedeniyle korkusu artıyordu. Bu nedenle Ali Sâib, yakın arkadaşı Cezmi Bey’e Kuva-yı Milliye ile irtibat kurması için yetki verdi, ancak önce Kuva-yı Milliye’yi oyalamaya çalıştı. 

Ali Saip Bey Kimdir?Ali Saip Bey Kimdir?

Sonunda, Kuva-yı Milliye’nin gerçekten güçlü olduğuna inanarak ve Cezmi Bey’in Kuva-yı Milliye tarafına geçmesinden etkilenerek, kendisi adına da görüşme yetkisi verdi. Nihayetinde 1919 yılının Aralık ayı sonlarında, Kilikya Umum Kuva-yı Milliye Komutan yardımcısı Yüzbaşı Aydınoğlu Tufan Bey (Yzb. Osman Nuri), Ali Saip Bey ve Cezmi Bey ile buluşmak için anlaştılar. Gümüşören (Fıraktın) Köyü’nde buluştular ve görüşme sonunda Ali Saip Bey ve Cezmi Bey, bundan böyle Kuva-yı Milliye taraftarı olarak çalışacaklarını kabul ettiler. Ali Saip Bey, takma adı ‘Namık’ ile eşinin el yazısıyla yazılan bilgileri Cezmi Bey aracılığıyla iletecekti. O dönemde, Fransız ve Ermenilerin Kozan Sancağı sınırları içindeki baskı ve zulümleri nedeni ile, halkın ileri gelenleri dahil birçok kişi bölgeden ayrılmak zorunda kalmıştır. 

Ermeniler, Ali Saip Bey’den şüphelenmeye başlamıştı ve onun öldürülmesini istiyorlardı. Ancak, bu işi bir Ermeni değil, bir Türk’ün gerçekleştirmesini istiyorlardı. Fransızlar, Kozan’da Fransız askeri yöneticisi Yüzbaşı Taillardat’ın Ali Saip Bey’in isyancı faaliyetlerini organize ettiği yönündeki ihbarı üzerine Ali Saip Bey’i evinde tutuklattılar. Ali Saip Bey, eşi ile konuşarak, daha önce hazırladıkları plana uygun olarak, eşinin Taillardat’ın karısını ziyarete gitmesine izin verdi ve Ali Saip Bey, eşine hediye olarak aldığı pırlanta gerdanlığı Madam Taillardat’a armağan etti. Ali Saip Bey’in eşi, özel durumu nedeni ile annesinin yanına gitmek için izin aldı ve Mardin’e gitmek üzere ayrıldı. Ali Saip Bey, kendi Arap atını Yüzbaşı Taillardat’a vererek, Kozan’dan ayrılma izni aldı. Çünkü orada kalmak Ali Saip Bey için tehlikeliydi. İstanbul’daki Jandarma Genel Komutanlığı’nın emri ile Ali Saip Bey Urfa Jandarma Tabur Komutanlığı’na atandı. 

Adana’da Vali Celal Bey’e veda eden Yüzbaşı Ali Saip Bey, 29 Aralık 1919 tarihinde, Fransız işgali altındaki Urfa’yı kurtarmak için şehrin ileri gelenlerinden bazıları ile yapılması gerekenleri kararlaştırdı. Urfa ve yöresindeki Kuva-yı Milliye Komutanlığı’nı üstlendi. Dikkat çekmeden emrindeki jandarma birliği ile bir ayaklanma çıkarmayı ve aşiretleri yanına almak için reislerine mektuplar göndermeyi planladı. 4 Ocak 1920 tarihinde durumu Mustafa Kemal Paşa’ya bildirdi. Aşiret reislerinin desteğini sağladıktan sonra Danışma Meclisi kurdu ve hareketi başlatmak için hazırdı. Ancak Fransızlar 15 Ocak’ta planlanan baskın hareketini öğrendiler. Bu günlerde, Urfa Fransız İşgal Komutanlığı’nın Kürtleri Türklerin esiri olmaktan kurtarmak için geldikleri yolundaki sözlerine ve jandarma erlerinin terhis edilerek yerlerine üç yüz Ermeni alınması gibi kararlarına karşı çıkan Ali Saip Bey, gözetim altında Urfa’dan uzaklaştırılacağını anladığı için 17 Ocak 1920 tarihinde Siverek’e gideceğini ve emirlerini orada bekleyeceğini bildirdi. 20 Ocak 1920 tarihinde, şifreli bir telgraf ile Mustafa Kemal Paşa’ya, 28 Ocak 1920 Perşembe günü Urfa’da milli ayaklanma başlatılacağını bildirdi. Aşiret reislerine yazdığı 20 Ocak 1920 tarihli bir talimatname ile harekât başladığında nasıl davranmaları gerektiğini bildirdi ve Fransız Askeri Komutanı Sajoux’ya, aşiret reisleri tarafından verilecek bir ültimatom göndermeyi planladı. Talimata göre, Fransızlar yirmi dört saat içinde bulundukları yerlerden çekilmezlerse, her kıta kendilerine ayrılmış olan yeri baskı altına alacaklardı. 

Urfa’da 560 askeri personelden oluşan bir Fransız birliği bulunuyordu. Plan gereği; ayaklanma başladığında, Gazze Aşireti demiryolu hattını keserek, Urfa, Suruç ve Arapkir istasyonları arasındaki telgraf hatlarını bozarak, Urfa’daki Fransız birliğinin ulaşımını engelleyecekti. Ayaklanan jandarma birliği de Urfa’daki 600 Rus tüfeğini yeterli cephanesi ile, 28 Ocak 1920 Perşembe günü sabahı, serbest bırakılacak olan mahkûmlarla eli silah tutan gençlere dağıtacak ve ayaklanmayı Yüzbaşı Ali Saip Bey yönetecekti. 

Ali Saip Bey, aşiret liderlerinden harekete katılacakları konusunda olumlu cevaplar aldı. Ancak Aneze Aşireti, çölde uzak bir yerde olduğu için irtibat kurulamadı ve harekat 31 Ocak 1920 Pazar gününe ertelendi. 

26 Ocak 1920’de Urfa’da, Fransız işgal komutanının onuruna düzenlenen çay ziyafeti sırasında, Fransız Komutan Albay Normand, “aşiret liderleriyle iletişim kurulup kurulmadığı” sorusunu sordu. Adana Jandarma Komutanı Haşim Bey’in Fransızların tuzak olarak kullandığı bu çay ziyafeti sonrasında tutuklanarak Beyrut’a götürüldüğünü anımsayan Ali Saip Bey, artık Urfa’da daha fazla kalamayacağını anladı. 

26-27 Ocak 1920 gecesi, Urfa’dan bazı kişiler ile birlikte Karaköprü’ye geldiler. Urfa’dan ayrıldığını ve 31 Ocak’ta yapılması planlanan ayaklanmanın ertelendiğini ilgililere bildirmek için Urfa’daki Jandarma Teğmeni Hulusi Bey’i görevlendirdi. Dahiliye Nezareti Emniyet Genel Müdürlüğü de, 5 Şubat 1920 tarihli bir yazısıyla, Ali Saip Bey’in Fransız komutanlığıyla ters düşmesi nedeniyle zarar görmemesi için başka bir yerde görevlendirilmesini öneren bir yazı sundu. 

Ali Saip Bey ve beraberindekiler, 29 Ocak sabahı Karaköprü’den yola çıkarak, 1-2 Şubat 1920’de Siverek’e ulaştılar. Buradan da kolordu komutanıyla görüşmek üzere yola çıkarak, 6-7 Şubat 1920 gecesi Diyarbakır’a ulaştılar. 11 Şubat 1920’de Mardin’e vardıklarında, Aneze Aşireti’nin verilen talimat gereği şimendifer hattını tahrip ederek harekata başladığını, diğer aşiretlerin de birer birer harekete katıldığını öğrendiler. 

13 Şubat 1920’de, durumu Mustafa Kemal Paşa ve Heyet-i Temsiliye’ye bildirmek için telgraflar gönderildi. 14 Şubat’ta Mardin’den hareket ederek, 17 Şubat 1920’de Viranşehir’e, 20 Şubat sabahı Urfa’ya doğru yola çıkıldı. 20-21 Şubat 1920 gecesini geri geldikleri Karaköprü’de geçirdiler. 

Yüzbaşı Ali Saip Bey, Urfa Fransız İşgal Kuvvetleri Komutanlığına Namık takma adıyla, “Urfa’yı 24 saat içinde boşaltarak gitmeleri gerektiğini, aksi takdirde dökülen kanların sorumluluğunun onlara ait olacağı” şeklinde bir ültimatom gönderdi. Urfa Mutasarrıflığı aracılığıyla, Ermeni Murahhaslığına da “sadece Urfa’daki Fransızlara karşı harekete geçileceği, Hristiyan ve Ermeni vatandaşların can ve mal güvenliğinin korunacağı” bilgisi verildi. Fransız İşgal Komutanı Sajoux, bir saat sonra aldığı ültimatomu “General Gouraud’a ilettiğini ve cevap beklediğini” bildirdi. Urfa Ermeni Murahhaslığı ise, “can, mal, ırz ve namuslarının korunacağından emin oldukları için teşekkür ettiklerini” belirtti. 

Hazırlıklar tamamlanmıştı ve 21-22 Şubat 1920’de gece yarısından bir saat önce, farklı yönlerden Urfa’ya girilecekti. Karşı konulmaması emri verildiği için, Fransızlar henüz bir hareket göstermemişti. Süvari kuvvetleri iki koldan hareket ederek şehrin yarısını işgal etti. Urfa halkı büyük bir sevinç ve coşkuyla Millî Kuvvetleri karşıladı ve onları yerleştirmeye çalıştı. Yüzbaşı Ali Sâib, Urfa ve çevresinin fiilen kontrolünü ele geçirdiğini Heyet-i Temsiliye’ye ve çevre ilçelere ile Müdâfaa-yı Hukuk Heyetlerine telgraflarla bildirdi. 

22 Şubat 1920 sabahı, Yüzbaşı Ali Saip Bey hapishanenin boşaltılması ve halkın silahlandırılması emrini verdi. Mahkumlar heyecanla kaçarken, hapishanenin üstünde bulunan nöbetçi jandarma eri, durumdan haberi olmadığı için kaçtıklarını zannederek haber vermek üzere ateş açtı. Bu sırada siperlerinde bekleyen Fransızlar, hücuma uğradıkları düşüncesiyle şehir üzerine şiddetli ateş açtı. Yüzbaşı Ali Saip Bey, Namık takma adıyla, 26, 29 Şubat, 8 ve 30 Mart 1920 tarihlerinde Urfa Fransız Müfrezesi Komutanı Houje’ye şehrin boşaltılması konusunda yazdığı mektuplara red cevabı aldı. Çatışmalar bazen hafif, bazen de şiddetli olarak devam etti ve sonunda 8 Nisan’da Fransızlarla ateşkes anlaşması yapıldı. 

Ali Saip Bey, Heyet-i Temsiliye ve Mustafa Kemal Paşa’ya gönderdiği bir telgrafla, Fransızlar’ın Urfa’yı terk etmeleri gerektiği anlaşması uyarınca Urfa’nın 10 Nisan 1920’de işgalden kurtarıldığını ve I. Dönem seçimlerinde milletvekili seçildiği Urfa’dan 15 Nisan 1920’de ayrılarak Ankara’da 23 Nisan’da açılacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne katılacağını bildirdi. Ali Saip Bey, 9 Mayıs 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yerini aldı. 

Ali Saip Bey, Dahiliye Vekâleti’nin Güney Bölgesi ve Musul yöresinde özel siyasi görevlendirilmesi nedeniyle bu bölgede dokuz ay boyunca çalıştı. Millî Hükümetin amaçlarını açıklama ve yöre halkını aydınlatma konusundaki başarısı, El-Cezire Cephesi Komutanlığı tarafından TBMM Başkanlığı’na 17 Mayıs 1921 tarihli bir yazı ile bildirildi. Millî Müdafaa Vekâleti’nin görevlendirmesi nedeniyle 17 Temmuz 1921’de izinli sayıldı. 3 Ağustos 1921’de, Konya İstiklâl Mahkemesi üyeliğinden istifa ederek ayrıldı. 6 Mart 1922’de, Başkomutanlık emriyle bazı askerlik şubelerinin teftişine görevlendirildi. 

20 Temmuz 1923’te, II. Dönem seçimlerinde 137 oy alarak Kozan Milletvekili seçildi. Meclise katıldıktan bir gün sonra, 11 Ağustos 1923’te mazbatası onaylandı. Posta ve telgraf, Millî Müdafaa ve İstida komisyonlarında çalıştı. Bu dönemde, gazete yayınlarında şeref ve haysiyete dokunulması gibi durumlarda düello yapılması hakkında ve Matbuat Kanunu’nda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifleri ile Genel Kurulda 19 farklı konuda 39 konuşma yaptı. Hizmetleri nedeniyle 28 Şubat 1924’te Ali Saip Bey binbaşı rütbesine terfi ettirildi. 

1924 yılında milletvekillerinin maaşlarına zam yapılması talebine karşı çıkan bir haber yayınlayan Gazeteci Necati Bey’i (Tansu Çiller’in babası) darp etmesi sonrasında, meclis muhabirleri olayı protesto etmek amacıyla üç gün boyunca İstanbul’a haber göndermemişlerdi. Bu dönemde ayrıca, Ermeni mülklerine el koyduğu ve Kırım Savaşı (1853-1856), özellikle de 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı (H. 1293) sonrasında Yakapınar (Misis) ve Anavarza Kalesi çevresine yerleştirilen birkaç bin Çerkez’e verilen arazilere milletvekili üyeliğini kötüye kullanarak el koyduğu iddiaları da bulunmuştu. 

Ali Saip Bey Kimdir?Ali Saip Bey Kimdir?

1925 yılında Şeyh Sait Ayaklanması nedeniyle kurulan “Şark İstiklal Mahkemesi” için yapılan seçimde üye olarak seçildi ve ardından başkanlık görevini üstlendi. Mahkeme, 7 Mart 1927’ye kadar faaliyet gösterdi. Üçüncü Dönem seçimlerinde Urfa milletvekili olarak seçildi ve mazbatasını 11 Ekim 1927’de aldı. 1 Kasım’da Meclis’e katıldı ve mazbatası 2 Kasım’da onaylandı. Bu dönemde Bayındırlık (Nafıa) Komisyonu ve Seçim Mazbatalarını İnceleme Komisyonu’na seçildi. 

Cephe ve Meclis’teki hizmetleri dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 24 Ekim 1923 tarihli kararı ile Ali Saip Bey kırmızı yeşil kurdeleli İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi ve 23 Mart 1925’te yapılan bir törenle madalyası göğsüne takıldı. 

Ali Saip Bey, Şanlıurfa’da 20. Zırhlı Tugay Komutanlığı Kışlası, bir lise, cadde ve bir sokağa adı verilen önemli bir isimdir. 4 Mayıs 1931’de, IV. Dönem Urfa Milletvekili olarak Meclis’e katılan Ali Saip Bey, Bayındırlık ve Millî Savunma Komisyonları ile İskân Kanunu Tasarısı geçici komisyonunda görev yapmıştır. 1934 yılında, Soyadı Kanunu kabul edildiğinde, Mustafa Kemal Atatürk tarafından Urfa’nın kurtarılmasındaki çabaları nedeniyle Ali Saip Bey’e “Ursavaş” soyadı verilmiştir. 1935 tarihindeki V. Dönem milletvekili seçimlerinde yeniden Urfa Milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi olmuştur. 

Ancak Çerkez Ethem tarafından Mustafa Kemal Atatürk’e karşı planlanan suikast girişimine adı karışan Ali Saip Bey, milletvekili dokunulmazlığı kaldırılarak tutuklanmıştır. Bu davadan beraat etmiş olsa da, Mustafa Kemal Atatürk onunla ilişkisini kesmiştir. Yakınlarına ve arkadaşlarına çektiği şüpheli bazı telgrafları buldurarak incelemiştir. Ali Saip Bey’in suikastle ilgisi olmamakla birlikte, suikast girişiminde bulunacağı belirlenen bazı kaçakçılarla irtibatta olduğu anlaşılmıştır. 17 Şubat 1936 tarihinde beraat kararı verildikten sonra tahliye edilmiştir. Ancak Mustafa Kemal Atatürk, Ali Saip Bey ile bir daha görüşmemiştir. 

Ali Saip Bey, VI. Dönemde tekrar milletvekili seçildi. Anılarını Kilikya Faciaları ve Urfa’nın Kurtuluşu adlı kitapta topladı. Milletvekilliği devam ederken, 26 Eylül 1939’da Adana (Kadirli)’da vefat etti ve naaşı Asrî Mezarlık’a defnedildi. Eşi Esma Fehime ve Ali Saip Bey’in Perihan ve İstiklâl adında iki kızı ve Timur ve Bozkurt adında iki oğlu vardı. 

Ali Saip Bey kimdir? Sorusunu bu başlık altında en ince detayına kadar inceledik. 

Ali Saip Ursavaş Aslen Nereli? 

Ali Saip Bey nereli? Ali Saip Ursavaş Revandiz Kerküklüdür. 

Ali Saip Ursavaş Hangi İli Savundu? 

Ali Saip Bey hangi ili savundu? Ali Saip, Milli Mücadele döneminin önde gelen kahramanlarından biridir. Urfa’nın savunulması sırasında gösterdiği üstün performans nedeniyle Mustafa Kemal Paşa tarafından “Urfa Savaşçısı” anlamına gelen “Ursavaş” soyadı verilmiştir. Ayrıca, İstiklal Madalyası sahibi önemli bir kişilik olarak da tanınır. Buna ek olarak “Urfa Kahramanı” lakabını da almıştır. 

Ali Saip Ursavaş Hangi Cephede Savaşmıştır? Ali Saip Bey Kimdir?Ali Saip Bey Kimdir?

Ali Saip Bey hangi cephede savaşmıştır? Ali Saip Ursavaş, Milli Mücadele’nin en önemli kahramanlarından biri olup Güney cephesinde Fransız işgal güçlerine karşı savaşmıştır. 

Ali Saip Ursavaş Nasıl Öldü? 

Ali Saip Bey nasıl öldü? Ali Saip Bey, Milletvekilliğind devam ederken, 26 Eylül 1939’da Adana (Kadirli)’da vefat etti ve naaşı Asrî Mezarlık’a defnedildi. 

Kaynak: Cemre

Ali Saip Bey Kimdir? Hakkında S.S.S.

0 Yorum

Yorum Yaz

e-Posta adresiniz açık bir şekilde yazılmayacaktır. * alanlar zorunludur.

0 yorum